Anıtkabir açıklaması yanlış aktarıldı
Altı satırlık bir açıklama nasıl olur da bu kadar yanlış anlaşılır ve yanlış aktarılır; anlamadım. Milli Savunma Bakanlığı “kaynakları”nın açıklamasıyla ilgili şu başlıklara bir bakın lütfen:
“MSB: Üst arama iddiası kasıtlı” (Türkiye/ TGRT Haber), “5 gün sonra ‘yapay zekâ’ dediler (Gazete Pencere), “MSB’den üstleri aranan asker görüntülerine ilişkin açıklama (Ekonomim), “MSB skandal görüntüler hakkında 5 gün sonra açıklama yaptı (Halk TV), MSB'den 'Yapay Zekâ' savunması: Anıtkabir'de askerlerin üstleri arandı mı? (Gerçek Gündem).
Bunlar birkaç örnek. Hepsini alamadım, onlarca sitede “…aranma iddiasına yalanlama” başlıkları da yer alıyor. Oysa MSB açıklaması çok farklı:
“Anıtkabir'de, 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle düzenlenen törende yapay zekâ ürünü fotoğraflarla generallerin arandığı, törene katılmak üzere aileleriyle birlikte gelen askeri personelin içeri alınmadığı iddialarının ve 2019 yılında bir televizyon kanalında yayımlanmasının ardından Bakanlığımız ve şahsi olarak general/amirallerimiz tarafından derhal suç duyurusunda bulunulan ve dava süreci devam eden görüntülerin tekrar dolaşıma sokulması, Türk Silahlı Kuvvetlerimize yönelik itibarsızlaştırma ve sistematik dezenformasyon çabasıdır.”
Görüldüğü gibi, açıklamada askerlerin üstlerinin Anıtkabir girişinde aranması görüntüsüne dair tek sözcük yok. Çünkü ANKA Haber Ajansı’nın o sabah Anıtkabir önünden çektiği görüntü gerçek. O yüzden de en doğrusu “Polisin generali arama fotoğrafı gerçek değil” başlığıydı.
MSB, görüntüyü değil, Anıtkabir avlusunda bir polisin bir generali araması fotoğrafını yalanlıyor. Maalesef yapay zekâ ürünü olduğu besbelli bu fotoğrafı bazı yerel siteler kullandı. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Hüsnü Bozkurt da paylaştı, ama sonra sildi.
Açıklamada ayrıca “aileleriyle gelen askerlerin Anıtkabir’e alınmadığı” iddiası ile “2019’da bir TV kanalında yayımlanan görüntünün tekrar dolaşıma sokulması” da “dezenformasyon ve itibarsızlaştırma” olarak nitelendiriliyor. Yeniden dolaşıma sokulan görüntü de, Yeni Akit Genel Yayın Müdürü Murat Alan'ın “..generalleriniz var ya, hepsi eşek gibi Erdoğan'ın arkasında saf tutuyor” sözlerinin yer aldığı programın görüntüleri. Gerçekten de altı yıl önceki o görüntü son günlerde yeniymiş gibi sosyal medyada paylaşılıp duruyor.
Bir gariplik de şu: Haberlerde “MSB kaynaklarından açıklama” diye yazılmış, ama aslında bu “açıklama” Bakanlık Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk’ün toplantısının “soru-yanıt” bölümünden. Anlaşılan gazeteciler, askerlerin Anıtkabir girişinde polisler tarafından aranmasını soramamışlar! Neyi, nasıl sorabildikleri de meçhul…
Düşünün, hem siyasî çevrelerde tartışma yaratan bir konu sorulamıyor, hem de açıklama yanlış başlıklarla yayımlanıyor; bakanlığın yalanlayamadığını medya yalanlıyor.
Gazeteciliğin hali pür melali böyle…
“Ya gazeteci olun ya da politikacı”
Mahkemenin, CHP İstanbul İl Yönetimi’ni görevden aldığı duyulur duyulmaz, CHP muhabirleri, hemen Genel Merkez’e koştular, oradan canlı yayın anonslarına başladılar.
Genel Başkan Özgür Özel, MYK’nin olağanüstü toplantısındayken de beklemeyi sürdürdüler. Toplantı sonunda Özel’in karşılarına geçip sorularını yanıtlayacağını umuyorlardı.
Özel’in basın toplantısı yapmayıp o akşam için önceden planlandığı gibi Halk TV’de canlı yayına katılacağı anlaşılınca da bir umuttur deyip asansörün kapısı önünde beklediler. Maalesef Özel, orada da sorularını yanıtlamadı, önlerinden geçip doğrudan canlı yayına çıktı.
Elbette sözünü yerine getirip Halk TV yayınına katılması anlaşılabilir. Fakat böyle olağanüstü bir günde bütün medyaya topluca açıklama yapmaması, saatlerce bekleyen muhabirlerin sorularını yanıtlamaması üzücüydü. Gerçi yayında muhabirlerden özür diledi, ama yaptığı açık bir haksızlıktı.
Bizim mesleğin özü muhabirlik. Ne yazık ki, son zamanlarda muhabirler hem böyle haksızlıklara muhatap oluyorlar hem de onların haberlerinden çok yorumlara, duyumlara değer verilir oldu. Haber kanallarında kerameti kendinden menkul yorumcudan, uzmandan geçilmiyor.
Üstelik bu yorumcuların bir kısmı daha önce milletvekilliği yapmış, bir siyasi partide aktif görev almış kişiler. Partilerle aktif ilişkisi süren, kimi belediyelerde görev yapan ya da oralardan gelir sağlayanlar da var aralarında. Bu kişiler konuşurken ne zaman partili ne zaman gazeteci anlamak mümkün olmuyor. “Gazeteci” olarak sunuluyorlar, ama aslında iki kimlik iç içe...
Hatta bazı yorumcular, CHP’de partili gibi de değil, daha da ileri giderek parti içi çekişmede bir tarafın sözcüsü gibi konuşuyorlar. Elbette bu yapılanın gazetecilikle ilgisi yok, gazeteciliğe de zarar veriyorlar. Meslek örgütlerimizden Çağdaş Gazeteciler Derneği de iki gün önce bu tip iki kimlikli yorumculara bir çağrıda bulundu:
“Kuşkusuz gazetecinin de siyasi düşüncesi olabilir ama gazeteci çift kimlikli olamaz. Bir siyasi parti ya da siyasi hareketle özdeşleşemez, sözcüsü gibi davranamaz. Siyasi partilerde görev alan “eski” gazetecilere de çağrımızdır. Ya sadece gazeteci olun ya da politikacı. Okur ve izleyiciyi aldatmayın, gazeteciliği politik çıkar ve beklentileriniz için sıçrama tahtası olarak kullanmayın.”
Çok yerinde bir çağrı. Ya gazeteci ya da politikacı olmalılar. Haber kanallarının yöneticileri de çift kimlikli yorumcuları, ekranlarda “Gazeteci” olarak tanımlamaktan vazgeçmeli.
Rabia Naz dosyası ve gazetecilik
Anayasa Mahkemesi’nin, Rabia Naz’ın ölümüyle ilgili kararı, baba Şaban Vatan’ın yedi yıldır süren dirençli mücadelesinin sonucu.
Kimseler ses çıkarmazken soru işaretlerinin yanıtını arayan ve edindiği bilgileri sosyal medya üzerinden yayımlayan Metin Cihan ve her yeni ipucunun peşine düşen, her gelişmeyi haberleştiren muhalif medya olmasaydı bu dosya “İntihar” denip çoktan kapanıp gitmişti.
Hele yargı sistemine ve iktidar medyasına kalsa bu dosya hiç açılmazdı; hiç sorgulanmazdı. Çünkü baba Şaban Vatan, Rabia Naz’a, AKP’li Eynesil Belediye Başkanı’nın yeğeninin kullandığı arabanın çarptığını, AKP İstanbul Milletvekili Nurettin Canikli’nin de devreye girmesiyle kazanın örtbas edildiğini savunuyordu. Nitekim iktidar medyası yıllardır bu konuya kulaklarını kapadı.
Şimdi Anayasa Mahkemesi kararını yayımladı iktidar medyası. Ancak bu kez de ayrıntısına inmeden kabaca kararı yazmakla yetindiler. Dosyayı yeniden açmaya da hiç niyetleri yok.
Zira Anayasa Mahkemesi hem Rabia Naz’ın ölümüyle ilgili soruşturmanın özensiz, ciddiyetsiz yürütüldüğünü ve yaşam hakkının ihlal edildiğini saptıyor; hem de “yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar” görmüyor; 350 bin lira tazminata hükmediyor sadece. Anayasa Mahkemesi de bu ölümün sorumlularının ortaya çıkarılmasını istemiyor, tam tersine dosyayı ilelebet arşive havale ediyor.
İşin bir ucunda iktidar partisi mensupları olunca iktidar medyasının bu hukuksuzluğa gözlerini kapatması maalesef şaşırtıcı olmuyor. Görev, yine eleştirel ve bağımsız gazeteciliğe düşüyor. Rabia Naz dosyasının yeniden açılmasını sağlamak için çaba harcamalı, adalet yerine gelene değin peşini bırakmamalıyız.
Çeviri haberlerde kaynak sorunu
“ChatGPT’nin ilk belgeli cinayeti: Yapay zekâ nasıl katil yarattı?” haberi, önce NTV’nin sitesinde yayımlandı. NTV, 56 yaşındaki bir kişinin annesini ve kendini öldürmesinde yapay zekânın etkisini konu alan haberde Amerikan Wall Street Journal’ı kaynak gösteriyordu.
Daha sonra bu haberi kullanan Gazete Oksijen, Rudaw ve Onedio hiç kaynak belirtmedi. Euronews Türkçe, Haber7, Milliyet ile Nefes ise Wall Street Journal’ı kaynak gösterdi. Bundle, T24 ve Odatv’nin haberlerinde de kaynak “NTV'nin Amerikan Wall Street Journal'dan aktardığı habere göre” diye belirtildi.
Maalesef medyamızdaki çeviri haberlerin çoğunda kaynak gösterilmiyor. Haberi üreten mecranın haklarına saldırı niteliği taşıyan kaynak göstermeme tavrı okur/izleyiciye de saygısızlık. Söz konusu ChatGPT haberinin kaynak belirtilmeden alıntılanması da etik ihlali.
Ancak kaynak belirtirken haberi nereden aldığınız önemli. Çeviriyi yapan mecradan mı, yoksa orijinal kaynağından mı alıntılıyorsunuz? Eğer çeviriyi yapan mecradan alıyorsanız, “NTV'nin Amerikan Wall Street Journal'dan aktardığı habere göre” gibi hem çeviren mecranın hem de orijinal kaynağın belirtilmesi daha doğru olur.
Fakat gazetecilikte her zaman olduğu gibi çeviri haberlerde de “şüphe” ve “kontrol”den vazgeçmemeliyiz. Herhangi bir çevirinin doğru ve eksiksiz yapıldığına ancak kaynağına gidip oradan kontrol ederek emin olabiliriz. Hem de çeviren mecranın kısalttığı ve alıntılamaya gerek görmediği bazı bilgi ve görseller bizim mecramız için daha uygun olabilir. O yüzden en doğrusu, çeviri haberi ipucu olarak kabul edip, orijinal kaynağına gidip oradan çeviri yapmaktır.
Başkasının çevirisi üzerinden alıntı yapmak yerine orijinal kaynağından alıntılamak, hatadan kaçınmamızı ve kendi mecramıza daha uygun bir metnin ortaya çıkmasını sağlar.
Tek cümleyle:
• Evrensel’in, “En az 10 milyon kişi gelirsiz kaldı” haberinde kullanılan işçi görselinin yapay zekâ ile oluşturulduğunun okura açıklanmaması eksiklikti.
• Yeni Şafak, Tarım ve Hayvancılık Fuarı’na sadece gazetenin sahibi olan Albayrak Grubu şirketleri katılmış gibi “4 marka tek güç: Albayrak Erzurum’da” haberini yayımladı.
• İş insanı Besim Tibuk, YouTube’da Hürriyet’in eski sahibi Erol Simavi’ye hakaretler yağdırdı; Haber7, Bundle, Odatv, Yeni Akit de aynen aktararak hakaretleri yeniden üretti.
• Aynı gün yayımlanan, Akşam’ın “FETÖ”cü Assan’ın sicili kabarık”, Yeni Şafak’ın “Assan’da bylock da var ankesör de”, Sabah’ın “Assan’da FETÖ’cü casuslara geçit yok” haberleri özel haber gibi imzalı sunulmuştu, ama içerikleri aynıydı.
• Haberler.com, “İşte kızını vuran babanın gerekçesi” başlığıyla şiddete meşruiyet kazandırdı.
• Sabah ve Karar’ın, iş insanı Halil Yukay’ın cansız bedeninin denizden çıkarılması haberine koyduğu “Ellerini ve yüzünü balıklar yemiş” başlığı, ölenin anısına saygısızlık ve okuyanlarda travma etkisi uyandıracak nitelikteydi.
• İnternethaber sitesi, “CHP mitinginde söylendi: İmamoğlu'na tapıyoruz, canımızı vermeye geldik” başlığıyla “bir kişi”nin sözlerini tüm CHP’lilere mal etti.
ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...